Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

?DİN GÖNÜLLÜLERİ CAMİ DIŞINDA DA HİZMET ETMELİDİRLER!?

?DİN GÖNÜLLÜLERİ CAMİ DIŞINDA DA HİZMET ETMELİDİRLER!?

?Camiler ve Din Görevlileri Haftası? münasebetiyle,Kayseri İl Müftülüğünce  organizesiyle  Kadir Has Kültür ve Sanat Merkezi´nde ?Cami, Şehir ve Medeniyet? üst başlığında bir panel düzenlendi.

?Camiler ve Din Görevlileri Haftası? münasebetiyle, Kayseri İl Müftülüğünce  organizesiyle  Kadir Has Kültür ve Sanat Merkezi´nde ?Cami, Şehir ve Medeniyet? üst başlığında bir panel düzenlendi.

Panel programına,Kayseri  İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Temel Yeşilyurt, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celaleddin Çelik, il ve ilçe müftülük personelleri katıldı.

Panel, Kocasinan İlçe Müftülük Sitesi Camii Müezzin Kayyımı Muhittin Macit´in Kur´an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Kur´an-ı Kerim tilavetinin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı´nın hazırlamış olduğu ?Camiler ve Din Görevlileri Haftası Sinevizyonu? izlendi.

Daha sonra Moderatörlüğünü İl Müftüsü  Güven´in üstlendiği panelde, Sayın Çelik, ?Medeniyet ve Şehir Ekseninde Cami?; Sayın Yeşilyurt, ?Tevhid Ekseninde Şekillenen Bir Medeniyet: Cami? ve İl Müftüsü  Güven´in de ?Şehirlerin Manevi İmarında Cami ve Din Görevlileri? başlıklı konuşmalarını sundular.

 ?İSLAM MEDENİYETİ, BİR TEVHİD MEDENİYETİDİR!?

?Medeniyet ve Şehir Ekseninde Cami? başlıklı konuşmasında, İslam Medeniyeti denince neyin anlaşılması gerektiğini ve Müslümanların medeniyetinin ne anlam ifade ettiği üzerinde duranSayın Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

?Tarihi arka planını ve yaşanmışlıkları göz önünde tutarsak İslam medeniyetini bir tepki medeniyeti olarak göremeyiz. Çünkü İslam medeniyeti, her şeyden önce sadece mimari eserleriyle, tarihte ortaya koyduğu muazzam kültür ve sanat ürünleriyle, tarihe ait bir medeniyet, Batı´ya karşı kendisini savunan ya da ona tepkisel olarak çıkan bir medeniyet olarak görülmemeli. İslam medeniyeti, merkezinde şehirlerin olduğu ve o şehirlerin merkezinde de mabetlerin, camilerin olduğu bir medeniyettir. İslam medeniyeti, bir tevhid medeniyetidir. Yani tevhid´in yönlendirdiği ve sadece mimari eserleriyle, yapısal olarak mimari eserleriyle örülmüş şehirleriyle karşımıza çıkmış bir medeniyet değildir. O medeniyetin bugün hayatımıza hâkim olmadığı, sadece birtakım izlerinin kaldığı gerçeği, doğrudur; bugün dünya üzerinde sözü çok da geçerli olan bir medeniyet değiliz maalesef evet. Ama bu medeniyet, yarınlarımız için yegane umudumuzdur. Bu medeniyet, bir insan anlayışına, insanın tabiatla, toplumla ve kendisiyle olan ilişkisinde çok özel bir idraki ortaya koyan bir medeniyettir.

Bugünkü modern medeniyetlerin devasa binalarıyla, hayatı organize eden kurumlarıyla; merkezinde camilerin olduğu İslam şehirlerinin insanı yalnızlaştırmayan, insanı bunalıma ve yabancılaşmaya terk etmeyen insani ilişkilerini mumla arar hale gelmiştir. Modern medeniyetlerin kendilerinde meydana gelen aşırı bireycilik her ne kadar sokak aralarına ya da şehirlerin belli yerlerine mabetlerini inşa etseler de ?Batı´nın büyük şehirlerine baktığımızda, onların da devasa kiliselerinin, kategrallerinin olduğunu görürüz- bu mabetlerin insan-tabiat, insan-toplum ve insan-insan ilişkilerinde hiçbir işlerlik taşımadığını, insanı maddi bir medeniyetin eline terk ettiğini görüyoruz.

Küreselleşme adı verilen bir medeniyet krizi yaşıyoruz şu anda ve Müslümanlar da bunun dışında değil. Fakat küreselleşme, dünya üzerindeki bütün medeniyetleri ve kültürleri tek tipleştirmeye çalışsa da, bizim camilerle özdeşleşen şehir kimliğini muhafaza etme ve o kimlikle özdeşleşen nesilleri yetiştirmek gibi ciddi bir sorumluluğumuz var.?

?İNANÇLARI İLE DAVRANIŞLARI BÜTÜNLEŞEN İNSANLAR MEDENİYET İNŞA EDEBİLİRLER!?

?Tevhid Ekseninde Şekillenen Bir Medeniyet: Cami? başlıklı konuşmasında din ile medeniyetin birbirleriyle olan yakın ilişkisine değinen Sayın Yeşilyurt, şunları söyledi:

?Bir şehre vardığınız zaman gözünüze ve aklınıza takılan ilk şey, o şehrin siluetidir. Siluetini anlamlandıran şey ise camilerdir. Camileri gördünüz mü orada bir İslam şiarını resmettiğinin ve oranın Müslüman bir belde olduğunun farkına varırız. Onun için camiler de renklerini inancımız olan İslam´dan alırlar. Medine yani şehirler dine borçludurlar; camiler de medeniyetimizin unsurları olarak yine rengini İslam´dan alırlar.

Medeniyetimizden bahsederken hep camileri dile getiriyoruz ama medeniyet, sadece camilerle sınırlı değil, içinde yaşadığımız çevre ile de ilişkilidir. Elbette ki camilerimiz önemlidir, ancak namaz kılmak için herhangi bir temiz mekân bizim için yeterlidir ve orası mescidimizdir. Yeryüzü bizlere mescit kılınmıştır. Bu, tüm yeryüzünü imar etmenin, bütün dünyada söz sahibi olmanın, medeniyetleri inşa etmenin de dinimizin gereği olduğunu gösterir.

Medeniyetleri resmeden şehirler, sakinleri olan insanlar olmadan tek başına bir şey ifade etmez. Her fazıl şehir, fazıl insanların olmasını da gerekli kılar. İnançları ile davranışları bütünleşen insanlar medeniyet inşa edebilirler.

Ecdadımız, medeniyetimizin sembolü olan camileri hep yüksekteki yerlere inşa etmiştir; İstanbul´a bakıldığında bu, açık bir şekilde görülecektir. Aslında bunun önemli anlamı vardır. İnşa kültüründeki bu incelikler bile incelendiğinde, özümüzdeki o medeniyetin izleri temaşa edilebilecektir. Neden yüksek yerler peki? Çünkü yüksek alanlar, ilhama daha açık alanlardır. Mesela, Peygamber Efendimiz, vahyi Hira mağarasında almıştır. Bu yükseklik durumuna tıbben de açıklama getiriyorlar. Bir toplantı esnasında, dağlara sık sık çıkan bir arkadaşımız bu durumla ilgili çok orijinal tespitler yaparak, ?Dağa çıktığımız zaman gönlümüz açılıyor, ruhumuz rahatlıyor, kendimizi daha rahat hissediyoruz´ diyordu.

Ağaçları kesmemek, çevreye önem vermek, yeşili korumak da bir medeniyet göstergesidir. Bunlar, ister günlük yaşantımızdaki iş ve davranışlarımızda, isterse camilerimizi inşa etmede dikkat etmemiz gereken unsurlardır. Bir anlamda, inancın, davranış ve yaşantıya yansıması gerekiyor. Tevhid, biz Müslümanlar için çok önemli bir kavramdır. Onu, içselleştirebilmeliyiz ve sürekli canlı tutabilmeliyiz. Hem mimarimize hem de gündelik iş ve anlayışımıza yansıması gerekiyor tevhid´in. Ecdadın bunlara dikkat ettiği gibi bizlerin de dikkat etmemiz gerekmektedir. Mesela Kâbe, ?mütevazılığı´ temsil ederken, hemen yanı başında dikilen devasa yapı Zemzem Tower ?kibri´ temsil etmektedir. Kâbe´nin mütevazılığına gölge düşüren o yapılar, modern hayat tarzının, modern mimarinin gururunu ve kibrini gösteriyor.?

?DİN GÖNÜLLÜLERİ CAMİ DIŞINDA DA HİZMET ETMELİDİRLER!?

Hem panelin moderatörü hem de son konuşmacısı olan İl Müftüsü  Güven, ?Şehirlerin Manevi İmarında Cami ve Din Görevlileri? başlıklı konuşmasında, cami ve din görevlilerinin üzerine düşen görev ve sorumluluklara değinerek şunlardan bahsetti:

?Camiler, eğer yeniden imar ve inşanın merkezleri olacaksa, oralarda görev yapan, sorumluluk alan imamlarımıza, müezzinlerimize, vaizlerimize, müftülerimize ve dahi Diyanet İşleri Başkanlığımızın üzerine çok iş düşmektedir. Şehirlerin manevi imarına dair sorumluluğumuz çok büyük.

Camilerimizi, imam ve müezzinlerimiz inşa etmiyor. Genellikle hayırsever vatandaşlarımızın himmetiyle imar ve inşa ediliyor camilerimiz. Ama biz din görevlileri ve gönüllüleri olarak bizlere düşen asıl görev, bulunduğumuz mahalleleri manevi olarak yeniden inşa etmektir. Camilerin asıl cemaati olan ihtiyarlarımızdan işe başlayacağız. Genellikle onların yaşının geçtiği ifade edilir ama eğer onlar olmasa kimi camilere kilit kurulacak ve yalnızca cumadan cumaya, bayramdan bayrama açılır hale getirilecektir.

Cami görevlisi arkadaşlarımız, namazdan en az on beş dakika önce camiye gelip cemaatiyle ilgilenmesini, bir işyeri sahibinin müşterisini beklediği gibi nezaketle cemaatini beklemesini, Kur´an okuyarak onları camiye davet etmesini ve gelen her insanla ilgilenip cemaatini yakından tanımasını tavsiye ediyorum. Peygamber (aleyhisselam) cemaatini tanıyordu. Birkaç gün camiye gelmeyen sahabesini soruyordu gelmedikleri zaman. Bunun sorulması çok önemlidir. Kendisiyle ilgilenilen cemaat, camiye daha çok gelmek isteyecek ve cami görevlisine daha çok itimat edecektir. Kendimize saygı gösterilmesini istiyorsak, bu saygının daha fazlasını bizlerin göstermesi gerekmektedir.

Camiler, sadece içlerinde namaz kılınan yerler olmadığı için, din görevlisi ve gönüllüsü kardeşlerimizin cami dışındaki insanları da ihya ve inşa etme görevleri vardır. İnsanlarımızla iyi ve kötü günlerinde beraber olmaya dikkat edilmesi gerekiyor. Ve çoğu din görevlisi ve gönüllüsü kardeşlerimizin bunu yaptıklarını biliyoruz. Bunların yanında, asıl olarak camilerle ve cemaatle belli belirsiz sebeplerle ilişkisi olmayan insanlara ulaşmamız lazım. Belki o insanların içlerinde küllenmiş bir kor vardır. İşte bizlerin o koru yeniden alevlendirmemiz gerekmektedir. Bundan dolayı, cami görevlisi kardeşlerimizin cami dışında da hizmet etmeleri gerektiğini düşünmekteyim.?

Panel sonrası, ?Camiler ve Din Görevlileri Haftası? münasebetiyle  Müftü  Güven tarafından İlçe Müftülüğünü kazanan İl Müftülüğü Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu Vaizi Murat Aykaç´a, İl Müftülüğü Sığınmacılar Koordinatörü Vaiz Muzaffer Marangozoğlu´na, Kocasinan İlçe Müftülüğü Vaizi Vedat Tekin´e; yine ?Camiler ve Din Görevlileri Haftası? münasebetiyle düzenlenen din görevlileri arası güzel hutbe okuma yarışmasında Türkiye 3.´sü olan Melikgazi İlçe Müftülüğü Salıbahçe Camii İmam Hatibi Sadi Özmen´e, Suriyeli mültecilere rehberliği ve başarılı çalışmalarından dolayı Melikgazi İlçe Müftülüğü Pakize Çiflikçioğlu Camii İmam Hatibi Mehmet Ali Gazioğlu´na, Romen vatandaşları ile ilgili başarılı çalışmalarından dolayı Melikgazi İlçe Müftülüğü Melikgazi Belediyesi Camii İmam Hatibi Ekrem Şişecioğlu´na; ayrıca yine ?Camiler ve Din Görevlileri Haftası? münasebetiyle düzenlemiş olduğu ?Hüsn-i Hat? sergisinden dolayı Kocasinan İlçe Müftülüğü Turgut Reis Mahallesi Kur´an Kursu Öğreticisi Zeliha Aysel´e teşekkür belgesi verildi.