Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

?DUA, KULLUĞUMUZUN ÖZÜDÜR!?

?DUA, KULLUĞUMUZUN ÖZÜDÜR!?

  Kayseri İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, gençlerimize cami merkezli bir yaşam şeklinin kazandırılması, birliğin ve beraberliğin simgesi olan camilerimizde gençlerimizin ibadetlere yoğunlaşmalarını teşvik etmek için başlatılan ?Gençlik Huzur´da Buluşuyor

 

 

Kayseri İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, gençlerimize cami merkezli bir yaşam şeklinin kazandırılması, birliğin ve beraberliğin simgesi olan camilerimizde gençlerimizin ibadetlere yoğunlaşmalarını teşvik etmek için başlatılan ?Gençlik Huzur´da Buluşuyor? programlarının 06Ağustos 2017 Pazar günkü 22. buluşmasında, sabah namazının ardından cemaate hitap etti.

Hunat Camii´nde düzenlenen ve insanlarımızın teveccühünün her ay artarak devam ettiğinin görüldüğü bu programda konuşan Mutfu Güven, Bakara Sûresi´nin 186. ayeti olan ve Rabbimizin mealen ?Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar? diye buyurduğu ayet bağlamında sohbetini temellendirerek şunları ifade etti:

?Allah Teâlâ, insana şah damarından daha yakındır. Yani yaratan, yaşatan, her şeyi gören bir Rabbin kullarıyız biz. Onun için bir mü´min, kimsenin olmadığı bir yerde bir günah işleyeceği zaman bile Rabbinin kendisini görüp bildiğini düşünür ve o fiilinden vazgeçer. Bu bilinçte olduğumuz zaman, Yüce Allah´ın, bizi hem koruduğunu hem de her nerede ve her ne şekilde olursak olalım bizi gözettiğini biliriz.

Bizler, kulluğumuzun özü olarak Rabbimize hep dua ederiz. Namazlarımızda ve namazlarımızdan sonra dualar ederiz. Yüce Mevla, ayetinde, dua edince kulunun duasını kabul edeceğini buyuruyorsa bizim, buna şüpheye düşmeden inanmamız gerekiyor. ?Durmadan dua ediyorum ama hiç kabul olunmuyor´ diye düşünülüyor bazen. Duanın kabul olunmasının birtakım şartları vardır. Dua eden kimsenin harama asla el uzatmaması gerekir ve istenilen şey, ihlâsla ve samimiyetle istenmelidir ki dua kabul olunsun.

Dünyalık da isteyelim ahiretlik de. Ama sadece dünyayı düşünüp ahiretimizi ihmal etmemeliyiz. Dünyalık olarak istediğimiz şeyin bize hemen verilmemesinde bizim için bir hayır olabilir. Belki verilse o, bizim şerrimiz olacaktır. Dünyalık olarak istediğimiz şeyler, bizleri ibadetlerimizden alıkoyuyorsa onlar, bizim için hayır değil, şerdir. Hatta bu dünyada istediğimiz şeylerhiç verilmediyse, bilelim ki ahirete saklanmıştır onlar. Ahirette verilen nimetler, nimetlerin en hayırlısı ve en kalıcısıdır. Geçici olanı değil de kalıcı olanı veriyor Yüce Mevla, bu bizim için daha iyi değil mi??

?YALNIZCA KENDİMİZ İÇİN DUA ETMEYELİM!?

Eller açılıp dualar edildiğinde, bazen ağızdan dökülen dua cümlelerine kalplerin eşlik etmediği konusuna dikkat çeken Sayın Güven, sözlerine şöyle devam etti:

?Bazen ağzımızdan çıkanın ne olduğunun bile farkında değilken, o sözlere Rabbimiz neden icabet etsin ki? Dudaklarımızın terennüm ettiği ve kalbimizin de eşlik ettiği dualarımızın kabulü için belli vakitler vardır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bu vakitlerin seher vakti, Cuma gününün bir vakti ve arefe günleri olduğunu buyuruyor hadis-i şeriflerinde. Aslında Allah Teâlâ, dualarımızı kabul etmek ve günahlarımızı affetmek için bize fırsatlar sunuyor: Her gün, seher vakitlerinde; her hafta, Cuma günleri; yılda iki sefer, arefe günlerinde? Tekrar ediyorum; dua, kulluğumuzun özüdür kıymetli kardeşlerim.

Bir de yalnızca kendimiz için dua etmeyelim. Bütün mü´min kardeşlerimiz için, evlatlarımız, eşlerimiz, anne-babalarımız için de duaya uzansın dillerimiz. Kerim kitabımız Kur´an´da yüzlerce dua ayeti var. Devamlı yaptığımız ?Rabbenağfirli´ duasında: ?Rabbimiz, beni bağışla. Anne ve babamın günahlarını da bağışla. Bütün mü´min kardeşlerimin de günahlarını bağışla hesap gününde´ diye niyazda bulunuyoruz. Dikkat edelim. Dualarımızda ?ben´ ifadesi yoktur, genelde hep ?biz´ vardır. ?Bizleri affet´, ?Bizleri cennetinle şereflendir´, ?Bizleri cehennem azabından koru´ deriz. Bizler, yani mü´minler, yalnızca kendimizden sorumlu değiliz.?