Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

"HORLAMA , YÜKSEK TANSİYON`A ZEMİN HAZIRLIYOR

Op. Dr. Murat Koç, "Nefes alma sırasında havanın dar bir alandan geçerken yumuşak dokuları titreştirmesiyle horlama ortaya çıkar.

 Op. Dr. Murat Koç, "Nefes alma sırasında havanın dar bir alandan geçerken yumuşak dokuları titreştirmesiyle horlama ortaya çıkar. Yumuşak damak, dil kökü, küçük dil ve bademciklerin geniz bölgesiyle birleştiği alan dardır. Kilolu insanlarda kalın ve yağlı boyun dokusu, çocuklarda ise büyük bademcik ve geniz eti horlamaya neden olmaktadır'' ifadelerini kullandı. Erkeklerin ve şişman kişilerin daha çok horladığının artık bilindiğini vurgulayan Dr. Koç, şunları kaydetti: 
"Burun tıkanıklığı da horlamanın başka bir nedenidir. Burnu sürekli tıkalı olan kişiler havayı almak için genizde aşırı vakum yaratır. Oluşan vakum boğazda büzüşebilen dokuları hava yoluna doğru çeker ve horlama meydana gelir. Ayrıca burun tıkanıklığı sonucunda oluşan deviasyon problemleri, burun eti büyümesi ve polipler horlamaya neden olabilir. Sırt üstü uyuma durumunda dil ve boğaz kaslarında meydana gelen gevşeme dilin boğaz arkasına kaçmasına engel olamaz. Alkol ya da sakinleştirici ilaç alımı bu gevşemeyi artıracağından horlamanın miktarı da artar.''
ERKEKLER, KADINLARA GÖRE DAHA ÇOK HORLAR
Dr. Murat Koç, yağ dokusunun kadınlarda kalça bölgesinde, erkeklerde ise boyun ve karın bölgesinde daha fazla olduğunun altını çizerek, "Özellikle kilolu erkeklerin sırt üstü yatması durumunda karın kitlesinin diyaframa baskısı göğüs içi basıncını artırır. Dilin arkaya kayması ve yumuşak dokuların gevşemesiyle horlama ortaya çıkar. Kadınların kas yapısındaki farklılığın horlamayı azalttığı düşünülmektedir. Özellikle menopoz sonrasında meydana gelen hormonal değişiklikler kadınların kas yapısını değiştirir. Bu dönem sonrasında kadınların kas yapısı erkeklere benzediğinden horlama miktarı da artar'' dedi.
Uyku sırasındaki nefes kesilmesinin kişiye zarar vermediğinin düşünüldüğünü ancak son yıllarda yapılan araştırmaların, uyku sırasında solunum durması ya da ani uyanmanın, kandaki oksijen miktarının önemli ölçüde azalmasına neden olduğunu ortaya çıkardığını bildiren Koç, "Kalp, beyin ve diğer organlara yeterli oksijen ulaşamadığından, tıkayıcı uyku- apne sendromuna yakalanan hastalarda yüksek tansiyon daha sık görülmektedir. Uyku apne sendromu vücutta yorgunluğa, buna bağlı olarak halsizliğe ve uykusuzluğa neden olmaktadır. Ayrıca horlama sırasındaki dayanılmaz gürültü çevrede uyuyanları özellikle de eşleri rahatsız ederek, huzursuzluk yaratmaktadır. Horlama önemli sağlık sorunlarına yol açabilmesinin yanında, yaşam kalitesini de önemli ölçüde düşüren bir faktördür'' şeklinde konuştu.
Dr. Murat Koç, horlamanın birçok türünün tedavi edilebildiğini de kaydederek, şunları söyledi: 
"TUAS'ın teşhisi, uyku çalışması ile konulur. Bir gece boyunca uyku odasında polisomnografi cihazına bağlı olarak uyuyan hastanın uykuya ait tüm kayıtları alınarak değerlendirme yapılır. Tedavi planı ise her hastanın belirtileri, uyku çalışması sonuçları ve muayene bulgularına göre düzenlenir. Tedavi; alerji veya enfeksiyon tedavisi gibi daha basit ya da bademcik geniz eti veya burun bozukluklarının cerrahi tedavisini gerektirir biçimdedir. Boğazdaki hareketli dokuların sabitleştirilmesi ve hava yolunun daha genişletilmesini sağlayan horlama ameliyatlarından başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Bu ameliyatlara uvulopalatofarengoplasti ameliyatı Horlamanın kontrol altına alınmasının, bir dizi önlemle mümkün olduğunu ifade eden Koç, "İdeal vücut kilosuna ulaşılmaya çalışılmalı. İyi bir adale tonusu kazanmak için sportif bir yaşam biçimi seçilmeli. Horlayan kişiler; uyku, sakinleştirici ve antihistaminik ilaçlarını uykudan önce almalı. Uykudan 4 saat önce alkol tüketilmemeli. Uykudan 3 saat önce ağır yemek yenilmemeli. Uykuda sırt üstü yatmak yerine, yan yatış pozisyonu tercih edilmeli'' dedi.