Bugün, 4 Mayıs 2024 Cumartesi

PEYGAMBERİMİZİN KURDUĞU O EŞSİZ ?GÜVEN TOPLUMU?NU BİZLER DE KURABİLMELİYİZ!

PEYGAMBERİMİZİN KURDUĞU O EŞSİZ ?GÜVEN TOPLUMU?NU BİZLER DE KURABİLMELİYİZ!

İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, ?Kutlu Doğum Haftası? etkinlikleri münasebetiyle  Yozgat ilinde bir konferans gerçekleştirdi.

 

İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, ?Kutlu Doğum Haftası? etkinlikleri münasebetiyle  Yozgat ilinde bir konferans gerçekleştirdi.

Yozgat İl Müftülüğü tarafından organize edilen konferansa Vali Yardımcısı Şükrü ÇAKIR, Yozgat İl Müftüsü Salih Sezik, Kurum Amirleri ve STK Temsilcileri katıldılar.

Konferansın açılış konuşmasını Yozgat İl Müftüsü Salih Sezik yaptı. Sayın Güven, 1989 yılından beri Türkiye´de yapılan ?Kutlu Doğum Haftası? etkinliklerinin, son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen belli temalar üzerinden devam ettiğini ve bu yılki temanın ?Hz. Peygamber ve Güven Toplumu? olduğunu belirttikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

?Kıymetli Kardeşlerim!

Bizler, öncelikle müntesibi olduğumuz dinimiz İslam´ı en güzel şekilde öğrenmeye ve yaşamaya ihtiyacımız var. Dünya üzerinde iman ve İslam nimetine sahip olan insanların sayısı, 8 milyarın içerisinde 2 milyar kadardır. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki şehirlerimiz, ülkelerimiz güvenlikten yoksun ise bunun sebebi, bizim iman ve İslam nimetine sahip çıkmamamızdır. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem, Müslümanların yaşadığı beldeleri şöyle tarif ediyordu: ?Bir gün gelecek, bir kadın, tek başına San´a dan Hadramevt´e kadar yolculuk yapacak da, Allah´tan başka kimseden korkmayacak ve o yolculuğunu tamamlayacaktır.´ İnşallah bizler de bu günleri görenlerden oluruz.

Peygamber Efendimizin, toplumunu, Kur´an´a, İslam´a, kurtuluşa davet ederken sahip olduğu en büyük sermayesi, en kıymetli hazinesi ?emin olma´ özelliğiydi. O, toplumunun ne en zengini ne de en nüfuzlusu idi. Aksine O, insanların en fakirlerindendi; hem de yetim ve öksüz idi. Ama insanlar, hiç kimseye vermedikleri, hiç kimseyi çağırmadıkları bir vasıfla onu çağırıyorlardı; ?Muhammedü´l-Emin?´Sadece kendisine inananlar değil, inanmayanlar bile onu bu özelliğiyle tanıyor ve bu özelliğiyle ona hitap ediyorlardı.?

?ÇÜNKÜ SEN, YETİME, ÖKSÜZE KOL KANAT GERERSİN!?

Peygamber Efendimizin, Hira Nur mağarası günlerinin birindeyken Cebrail (a.s.)´ın kendisine gelip Alâk Sûresinin ilk beş ayetini okuduktan sonra evine geldiğinde eşi Hz. Hatice validemizin O´na nasıl davrandığını, O´na neler söylediğini anlatan Sayın Güven, bu konuyla ilgili şunları kaydetti:

?Ayetleri aldıktan sonra korkuyla evine gelen Efendimiz, eşi Hz. Hatice (r.anha)´dan kendisinin üzerine örtmesini istedi. Biraz rahatlayıp kendine geldikten sonra, Hz. Hatice durumunu sormuştu O´na. Allah´ın Elçisi de yaşadıklarını bütün ayrıntılarıyla anlattı ve kendisinden korktuğunu söyledi. Hz. Hatice validemizin buradaki davranışları ve sözleri çok ilginçtir. O, Peygamber olan eşine şöyle seslendi: ?Üzülme, mahzun olma! Allah´a yemin ederim ki O (cc), seni asla mahzun bırakmaz. Çünkü sen, yetime, öksüze kol kanat gerersin. Kimsesiz ve mazlum insanlara yardım edersin. Etrafındaki bütün insanlara kötülük değil, hep iyilik yaparsın. Böyle bir insana Allah Teâlâ, cinleri, şeytanları musallat eder mi?´ Bu örnek, bizim için, bütün aileler için ne kadar da önemlidir değil mi? Evvela eşimizin bize güvenmesi, bizi iyi tanıması gerekir ki sonra dışarıdaki insanlara meramımızı anlatabilelim, onlara ulaşabilelim.

Hatırlayalım ki kendisini öldürmeye karar veren insanların bile emanetleri Peygamberimizde idi. Öldüresiye kin ve nefret duymalarına rağmen, güven konusunda, en kıymetli eşyalarını bile emanet bırakabilecek kadar ?emin´ görüyorlardı Efendimizi. Bugün aynı şeyi bizler yaşasak acaba ne yapardık? Düşünebiliyor musunuz, birileri bizi öldürmek için harekete geçmişler, evimizi, barkımızı yıkmak için yola çıkmışlar; ama altın, gümüş gibi paha biçilmez eşyaları da bizde emanet olarak duruyor. Belki de biz, bu durumda o emanetlerle birlikte bulunduğumuz yerden uzaklaşırdık değil mi? Ama Allah Rasulü aleyhisselam öyle yapmıyor. Kendisini öldürmeye gelenlerin emanetlerini teslim etmesi için yerine Hz. Ali (r.a)´ı bırakıyor.

İşte kıymetli kardeşlerim, bizi öldürmeye gelenler, bizde dirilmelidirler.?

?KUTLU PEYGAMBERİN YETİŞTİRDİĞİ BİR ÇOCUK!?

Sayın Güven, özellikle anne babaların çocuklarına, büyüklerin küçüklerine örnek olmalarının; çocuklarında görmek istedikleri iyi, doğru, hayırlı ve güzel hasletleri önce kendilerinde taşımalarının gereğiyle ilgili örnekler vererek konuşmasına şöyle devam etti:

?Sahabelerden Enes b. Malik (r.a) vardır. Efendimiz aleyhisselatu vesselam, Medine´ye geldiklerinde annesi, Enes´i hizmetinde bulunması için Peygamberimize emanet etti. Enes, 10 yıl boyunca hizmet etti Efendimize. Ve bu 10 yıl süresince Efendimizin, bir gün bile suratını ekşitmediğini, kendisine kızmadığını söyler. Çocuk sonuçta;bir hata, kusur, yanlış işleyebilir; işlemiştir de. Ama Efendimiz ona kızmıyor, çocuk da olsa onun kalbini kırmıyor. Öyle güzel bir şekilde yetişiyor ki Enes,yıllar sonra kendi soyundan Malikî mezhebinin önderi olan İmam Malik dünyaya geliyor. Kutlu Peygamberin yetiştirdiği bir çocuktan, bir gençten, böyle değerli bir torun dünyaya teşrif ediyor.

Aynı şekilde Peygamber Efendimiz, adildi. Savcı, hâkim ya da yönetici olabiliriz. Ama bir Müslüman olarak kesinlikle adil olmak, adaleti gözetmek zorundayız. Filanca tanıdığımız, akrabamız diye iltimaslı davranamayız. Liyakat sahibi olanlar kimler ise, işlerin başında da onlar olmalı. Emaneti ehline teslim etmeliyiz.

Her konuda bize örnek olan aziz Önderimiz, hırsızlık yapan kendi öz kızı Fatıma (r.anha) bile olsa ona hırsızlık suçunun cezasını vereceğini söylüyor. Suçlu olan kişi çok yakın da olsa ona, suçsuzmuş gibi davranılmayacağını bizlere öğretiyor. İşte böyle yaparsak yeryüzünde güveni tesis etmiş oluruz.?

Peygamberimizin, İslam devletinin yöneticisi olduğu halde bazı konularda karar vermeden önce, o konuda ehil olan insanlarla istişare etmesinden, komşuluk ilişkilerinden, eş ve baba olmasından ve daha pek çok örnek alınması gereken özelliklerinden söz açan Sayın Güven, Efendimizdeki âlemlere rahmet olan bu güzelliklerin örnek alınabilmesi için O´nun çok iyi bir şekilde okunması, tanınması ve mesajlarının hayatımızda yer bulması gerektiğine vurgu yaptı.

Geleceğimizin güzel olabilmesi ve kurtuluşa erenlerden olabilmemiz için Peygamber Efendimizin kurmaya çalıştığı o eşsiz güven toplumunu bizlerin de kurmamız gerektiği hakikatine dikkatleri çeken Sayın Güven, orada bulunanların hepsine teşekkür ederek konuşmasını bitirdi.