Birleşmiş Milletler Yeryüzündeki suyun yüzde 97`sinin tuzlu olduğunu, geriye kalan ve büyük bir bölümü kuzey ve güney kutuplarında buzullar içinde donmuş olan yüzde 3`lük tatlı su kaynakları için insanlar, bitkiler, yaban hayat, tarım ve sanayi rekabet etme durumunda kaldığını belirten Üzeltürk, şöyle devam etti:
"Son 10 yılda bu kısıtlı su arzı üzerindeki küresel su talebi 6 - 7 kat artmıştır; bu oran dünya nüfusu artış oranının iki katından fazladır. Öte yandan, dünya nüfusunun 2025`te 8.3 milyara, 2050`de ise 10-12 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Halen, yoksullar başta olmak üzere, dünyada 2.4 milyar insan yetersiz ve kalitesiz su nedeniyle sağlıksız koşullarda yaşamaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde yaşanmakta olana kırsal alanlardan kentlere göç, çok sayıda insanın yeterli sağlık hizmetlerinden, güvenli içme suyundan, çevresel olarak güvenli yaşam koşullarından yoksun alanlarda yaşamalarına sebep olmaktadır. Ülkemizde, yenilenebilir su potansiyelinin brüt 234 milyar metreküp olduğunu, tüketilebilir yer üstü ve yer altı su potansiyelinin yılda ortalama toplam 112 milyar metreküp olduğunu, ülke nüfusu dikkate alındığında yıllık 1500 metreküp civarındaki kişi başına düşen su miktarı ile su kısıtı olan ülkeler arasında yer aldığını, nüfus artışı ve kuraklık nedeniyle 2030 yılından sonra kişi başına düşen yıllık su miktarının 1120 metreküp civarına düşeceğini ve su fakiri ülke konumuna düşeceğini, aşırı yer altı suyu kullanımı ve yer altı suyu seviyelerinin düşmesi nedeniyle yerleşim yerlerinin etkilenmeye başladığını, yer altı ve yüzey sularımızın hızla kirlenmekte olduğunu biliyor musunuz? Tüm bu nedenlerden dolayı, suyumuza sahip çıkmalıyız. Vatandaşlarımızın dikkatini bu konuya çekmek ve 1 damla suyun dahi boşa harcanmaması gerektiğini kamuoyu ile paylaşmak, görevimizdir. Çocuklarımıza, torunlarımıza aktaracağımız emaneti hassasiyetle korumalıyız."
